
Fenerbahçe şampiyon, tebrik ediyorum.
Nefes nefese bir yarış oldu. Ve bu uzun koşuda Fenerbahçe, averajla şampiyon oldu.
Açık konuşmak gerekirse, bir Trabzonsporlu olarak Trabzon'un şampiyon olamayacağını birinci yarının sonunda söylemiştim.
"9 puana rağmen mi?" diyenlere "Erdoğan gibi bir Başbakan'ı fanatik Fener'li olan ülkemizde yarışın içindeki Fener'in şampiyon olmaması mucize olur" cevabını verdiğimi hatırlıyorum.
Yazının başlığını aldığım Trabzon yerel medyasından Manşet 61'den de meselenin Trabzon cenahındaki algıyı çok güzel özetliyor: Bu yılki yarış, diğerlerinden farklı bir şekilde siyasetin taraf olduğu bir yarıştır.
Futboldan çok anlamam, bilgim teorik düzeydedir; ilgim, "feodal" alışkanlıklardan neşet etmiştir.
Futboldan anlamam dediysem, top çeviremem anlamında. Sayın Başbakan gibi futbol oynamışlığım yoktur; ayak oyunlarından anlamam.
Ama "taç, korner, ofsayt, penaltı, gol" kavramlarından haberdarım...
Fenerbahçe ikinci yarı iyi bir performans gösterdi, ama 9 puanı kapatacak düzeyde miydi, tartışırım.
Trabzonspor ilk yarıya göre kötüydü, ama bu sonuç sadece Trabzon'un kötülüğünden ve Fenerbahçe'nin 'göreli' iyiliğinden mi, şüpheliyim...
Trabzonspor'un ilk yarıdaki, bu işten anlayanların yorumlarına göre 'olağanüstü, işi ilk yarıda bitiren' performansı herkesin yoğun bir faaliyet içerisine girmesine sebep oldu.
Aykut Kocaman penaltılara dikkat çekti.
Fenerbahçe yöneticileri hakemlerin daha "dikkatli" olmasını buyurdu.
Aziz Yıldırım'ın tehditkar tavrı kamuoyu için "bildik" bir tavırdı zaten...
Sonra, sihirli değnek devreye girdi...
Fenerbahçe en çok penaltı kazanan, faul kazanan, şanslı, "gününde olmayan" kalecilere sahip rakiplerle mücadele eden ve doğal olarak "fair-play çağrısında" bulunan takım oluverdi.
Evet, Fenerbahçe şampiyonluğu hak etti...
O kadar organize çalıştı ki...
Hiç bir ayrıntıyı gözden kaçırmadı, klüp başkanından teknik direktörüne, futbolcusuna, medyasına ve dahi siyasetçisine kadar herkes canını dişine taktı...
Sonunda olmazı olur yaparak şampiyonluğu Hükümete de taşıdı. Düzeltelim, herkesin hayalini gerçek yapmaktan vazifeli hükümetimiz de bu işe taraf oldu.
Evet konu ziyadesiyle siyasileşmiştir.
Trabzon ilk defa Fenerbahçe ile çekişmiyor, bu onuncu idi ve bu kadar "politize" olmuş bir yarış hatırlamıyoruz...
Fenerbahçeli arkadaşlar "çamura yatma" demesinler, durum budur.
Ve bunun zirvesi Başbakan Erdoğan'ın "Buca'da bir aksilik olmaz değil mi Başkan" sözüdür...
Ayrıca, Eskişehirspor-Trabzonspor maçı öncesi Eskişehirspor antremanına AKP'li milletvekili adaylarının ziyaretidir...
İddia o ki, "o ziyarette AKP'li vekil adayları Başbakan'ın bu maça çok önem verdiğini" hatırlatıvermişler...
Trabzonsporlular üzülmesin, Trabzon'un bu şartlarda şampiyon olması zaten mümkün değildi...
Peki Trabzonlu ne yapmalıdır?
Trabzonlu yapacağını yapacaktır, tarihte örneği çok...
O yüzden bizim "malumumuzdur"...
Öncelikle spora siyaseti bulaştıranlara dersini verecektir.
Trabzon için bir yaşam şekli olan spora siyaseti bulaştıranlar, onu kendi "politik emelleri" için kirletenler bunun karşılığını siyasi olarak alacaktır.
20 milyonluk "Fenerbahçe Cumhuriyeti"nin oyu için Trabzonlunun hayallarini çalanlar bunun cevabını alacaktır.
Almalıdır da.
Almalı ki, siyasetçinin sporda "tarafgir" olmaması gerektiğini anlasın.
Yok eğer, Trabzonlu ikidir takımını "aşağılayan" ve şampiyon olmaması için yırtınan bu zihniyete karşı tepkisini ikinci kez ve daha kararlı bir şekilde göstermezse, şampiyonluk "hayal" olmaya devam eder...
Ve onun hayali Fenerbahçeli bu Başbakan'ın yönettiği Türkiye'de hayal kalmaya devam edecektir.
Selametle...
