
Hürrem Sultan Kanuni’yi nasıl kandırdı da, Şehzade Mustafa’yı öldürttü?
Hakikaten güzel miydi, yoksa Kanuni’yi çeken “işvesi”miydi?
Harem’de neler olurdu, bilen var mı?
Macar Cumhurbaşkanı demiş ki “Türkler tarafından 150 yıl boyunca idare edilmemizi şans olarak olarak tanımlıyorum.”…
Osmanlı mıyız, değil miyiz?
Hem Osmanlı, hem laik olabilir miyiz?
Osmanlıyı sevmek Cumhuriyetçiliğimize halel getirir mi?
Biliyor musunuz?
Yarın (27 Ocak) tüm bu soruların, kavgaların ve tartışmaların sebebinin kuruluşunun 712. Yıldönümü…
Osman Bey acaba, Selçuklu’yu “punduna” getirip kurduğu devletin bir gün o noktalara geleceğini düşünebiliyor muydu?
Hayal etmiştir, muhakkak…
O küçük aşiretten böyle büyük bir medeniyet çıkacağını, kurduğu beyliğin tarihe yön veren büyük imparatorluklardan biri olacağını hayal etmiş midir?
Osman Bey’in kuruluştaki “muhayyilesi” nedir, bilemem ama benim Osmanlı deyince ilk aklıma gelen Osman ve Orhan Gazi dönemleri, yani Osmanlı’nın temelinin atıldığı dönemdir.
Kuruluş denildiği zaman gözümün önüne 13. YY Anadolu’su gelir...
Devletleşmek için bir önder arayan Türkmen-Yörük obaları…
Türk’ü, Rum’u, Arabı, Fars’ı, işgalci Moğol’u ile yedi düvelin bir arada yaşadığı karışık Anadolu coğrafyası…
Her şeyin karışıklığına inat birbirlerinin inancıyla "barışık" bir toplum...
Horasan dervişlerinin, Ahilerin gelecekteki imparatorluğun “felsefesini” oluşturmadaki ince işçilikleri…
Bir yanda Taptuk’un kapısında Yunus, diğer tarafta Şems’ini arayan Mevlana…
Elinde çorba kazanı Yeniçeri Ocağı’nın temelini atmakla meşgul Hünkâr Hacı Bektaş…
Bursa kalesinin kenarında fethi kutlamak için Orhan Bey’in gönderdiği şarabı yudumlayan Geyikli Baba…
Yeni topraklar kazandıkça yaşanan göç telaşı…
Anadolu’da bir varoluşun yaşandığını duyunca Türkistan’dan kopup gelen binler…
‘Evlad-ı Fatihan’ı peşine takarak Çanakkale’den karşıya ‘vuran’ Süleyman Paşa…
Tüm bunların toplamı “Kuruluş”; yani idealizm, yani heyecan...
712 yıl sonra dahi aynı kökenden gelen, gelmeyen; aynı şeye inanan, inanmayan herkesi kendisiyle meşgul eden bir şey, kanaatimce önemli bir şeydir…
Ve bir başka ülkenin Cumhurbaşkanı’na “iyi ki bizi işgal etmişler…” dedirten idare şekli, yani devlet felsefesi güzel bir felsefedir…
İşte o yüzden, 712 yıl sonra Osman Bey’e ve karındaşlarına iyi ki böyle bir “şey”in temelini attınız ve bize böyle güzel bir tarih hediye ettiniz diyorum…
Ger Dese Fuzuli ki… Ne derece sağlıklı bir bilgi, bilmiyorum ama kaynaklarda 10 Ocak Fuzuli’nin ölüm yıldönümü olarak ifade ediliyor. Büyük Türk şairini meşhur “şikayetname”si ile analım. ·Son günlerde bolca tartışılan Kanuni döneminde, Fuzuli'ye günlük 9 akçe aylık bağlanır. Fuzuli aylığını alamayınca nişancı Celalzade Çelebi'ye mektubu yazar. İşte Fuzuli’nin nefis üslubu ile Şikayetname: Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar. Hüküm gösterdim, faidesizdir deyu mültefit olmadılar,eğerçi zâhirde sûret-i itâat gösterdiler amma zebân-ı hâl ile cemî-i sualime cevap verdiler:
Mevla rahmet eyleye... |
