Toprağından beslendiğim, suyundan içtiğim, havasını teneffüs ettiğim, rüyalarımı gördüğüm, hasretini çektiğim, Köyümün çilekeş vefakâr insanları. Hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. İki cihanda mutlu ve bahtiyar olmanızı diliyorum. Yüce Rabbim den Geçmişlerimize rahmet, kalanlarımıza sıhhat ve selamet, hastalarımıza acil şifalar, borçlulara hayırlı devalar diliyorum.
Daha iyi bir yaşantı veya çocuklarının rızkını temin etmek için, gurbetten gurbete hicret eden Türkiye coğrafyasının muhtelif bölgelerinde yerleşen, (Özalp, Savaştepe, Orhangazi, İstanbul, Kocaeli, Ankara, Kırıkkale gibi) O bölgeleri vatan-i ikame eden, ayrıca yurt dışında vatan özlemi çeken kardeşlerimize kucak dolusu selamlarımı gönderiyorum.
Bizim dönemimizde ve daha sonraki dönemlerde bizleri ve sizleri maddi ve manevi yönden yetiştirmeye gayret eden öğretmenlerimize ve hocalarımıza hürmetle selamlarımızı arz ediyorum. Dünyasını değiştirenlere Yüce Allah’tan rahmet, yaşamakta olanlara sıhhatli ve bereketli ömürler diliyorum.
Bizleri yetiştiren öğretmenler, şu partili bu partili gibi bir ayırama tabi tutmadan, öncelikle şu nasihati yaparlardı. “ Anneleriniz ve babalarınız bin bir türlü eziyete katlanarak sizleri okutmaya çalışmaktadırlar.
Babalarınız gurbet diyarlarında yarı aç, yarı tok çalışarak, Analarınız, yarım kilo yağ, üç kilo fasulye, bir kilo kabak çekirdeği, beş kilo ekşimeği pazara getirerek sizin okul giderlerinize katkı sağlamaya çalışırlarken, sizin okumamak gibi bir hakkınız yok. Okuyacaksınız, ananıza, babanıza, çevrenize, milletinize, vatanınıza faydalı olmak için, adam gibi adam olacaksınız. Geçmişini unutarak nankörlük ve vefasızlık yapmayacaksınız.”
Çok değerli genç kardeşlerim, sizler bizlerden çok daha iyi şartlara sahipsiniz. Sizlere büyük görevler düşüyor. Maziden kopmadan geleceğe uzanan, imanlı, kültürlü, tarihini bilen, ecdadını tanıyan onlara sahip çıkan, insanlığın beklediği, hasretle arzuladığı barış medeniyetinin pazarlıksız tebliğcileri olacağınıza inandığım gençleri selamlamak istiyorum.
Bu mektubu tanıdıklarım ve tanıdıklarımın evlatları okurlarken bu da kimdir diyebilirler. Doğrudur bendeniz köyümden 11-Mart–1975 tarihinde ayrıldım. Zaman-zaman sıla-i rahim yapmışsak ta, pek çok insanla yakın bir danışıklığımız olmamıştır.
Köyümden ayrıldığım zaman bir yaşında olan çocuk bugün 38 yaşında 5 yaşında olan çocuk 43 yaşına gelmiş çoluk çocuk, belki de torun sahibi olmuştur. Elbette bu cefakâr kardeşlerim bendenizi tanıyamayacaklardır. Kısaca, Köse oğullarından H. Osman Köksal’ oğlu Alaettin KÖKSAL olarak kendimi sizlere tanıtmış olayım.
Çok değerli köylülerim: aynı yoldan yürüdük, aynı sudan içtik aynı meralarda, yaylarda dolaştık. İş böyle olduğuna göre, bilerek veya bilmeyerek birbirimizin hakkına hukukuna müdahale etmiş olabildik. Tarlasından geçtik, meyvesinden yedik, sözde gülmek ve eğlenmek için, kardeşlerimizin arkasından gıybet ve dedikodu yapmış olduk. Kul hakkına giren, bu ve benzeri işlerden dolayı, Yüce Allah’ın huzurunda müflis tüccar konumuna düşmemek için bugünden birbirimize haklarımızı meccanen helal edelim.
Bizlere bu imkânı sağlayan Yeşilalan.net sitesinin kurucularına, yönetici Kemal ÇUMAN beyefendiye, yönetiminde görev alan, bu sitenin yürütülmesi için emek sarf eden, yazı yazan, haber yaparak köylülerimizi her konuda bilgilendiren tüm kardeşlerime en kalbi duygularımla şükranlarımı arz ediyorum.