![]() Erbakan Hoca'nın Ardından
![]() 22 Haziran 2011 Çarşamba Saat 11:46
![]()
Köylümüz; Alaettin Köksal'ın rahmetli Necmettin Erbakan Hoca'ya yazdığı makaleyi sizlerle paylaşıyoruz.
ALAETTİN KÖKSAL KİMDİR Yeşilalan Köyünde doğdu. İki Üniversite mezunu. Kocaeli Bayındırlık İl Müdürlüğü’nde personel müdürü olarak 24 yıl hizmet verdikten sonra emekliye ayrıldı. Köksal`ın siyasi geçmişi bir hayli renkli. Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi`nin gençlik kolları başkanlığı görevlerinde bulundu. Her iki partinin kapatılmasından sonra kurulan Refah Partisi`nde Kocaeli il kâtipliği, il başöğretmenliği, il başkanlığı ve Genel İdare Kurulu üyeliği ve il müffetişliği yaptı. RP`nin kapatılmasından sonra kurulan Saadet Partisi`nden genel merkez kurulu üyeliği ve GİK üyeliği yaptı. Halen partinin sadece üyesi. Müteveffa Hocam; Yazmaya çalıştığım bu makaleyi manevi huzurlarınıza arz ediyorum. Biliyorum bundan sonra bana “Alaettin yazdığın makaleleri gönderdiğin raporları zevkle okuyorum” diyemeyeceksiniz. Deseniz dahi ben duymuş olmayacağım. Seni çok ama çok seven birisi olarak, ömrüm vefa eder ve imkân olursa gıyabınızda yazacağım makalelerle, yazma imkânı olmazsa yapacağımız dualı sohbetlerle, amel defterinizin sevap tarafına hediyeler göndermeye çalışacağım. Biliyorum ve inanıyorum ki, “Her nefis ölümü tadarak, Yüce Allah’a dönecektir.” Evet dostlar acı olsa da, ağır gelse de, kor gibi yaksa da, Muhterem Hocamız dünyasını değiştirmiştir. 85 yıllık ömür sermayesini Türk milletinin, İslam âleminin ve tüm insanlığın huzuru için Yüce Allah’ın emirleri doğrultusunda harcayarak ve çok ağır bedeller ödeyerek, 27Şubat-2011 Pazar günü saat 11,40 sularında ruhunu ölüm meleğine teslim ederek Rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Kıymetli dostlarım, bugün sizlere, Merhum Hocamızın bir kısım özeliklerini kısaca sıralayarak, şahitlik görevimizi yapmaya çalışacağım. O; Hayat sermayesini boşa israf etmeyen, her anını değerlendirmeye gayret eden, şer güçlere karşı diz çökmeyen, son nefesine kadar İslam’ın prensiplerinden taviz vermeyen cesur bir liderdi. O; Şer güçlerin, İslam dünyası üzerindeki planlarını bozmak için cihad şuuruyla gece gündüz çalışan, inancıyla, yaşantısıyla, fikir ve düşünceleriyle şeffaf, siyasi stratejileriyle zamanın şartları içinde sır olan, gelecek zamanlarda daha iyi anlaşılabilecek idealist bir liderdi O; zor zamanlarda dahi yüzünden tebessümü eksik etmeyen, kolay ve zor günlerinde asla adaleti elden bırakmayan, sabır ve itidal tavsiye eden zamanımızda az bulunan ender bir liderdi. O; ilmiyle mağrur olmayan, insanları hakir görmeyen, insanların acılarını paylaşan, dertlerine çare arayan, gizli acık yardımlarına koşan, Müslümanları şefkatle kucaklayabilen, merhamet pınarı cömert bir liderdi. O; siyasete önce ahlak ve maneviyat diyerek başlayan, ağır sanayi hamlesiyle devam eden, İslam konferansı teşkilatına Türkiye üye yaparak, İslam dünyasının moralini yükselden, Kıbrıs barış harekâtıyla dünyaya ölmediğimizin mesajını veren D-8 projesiyle batı dünyasını sarsan, maddi ve manevi yüklü bir liderdi. O; ülkesinde ve dünyada söz sahibi olacak kadroları büyük bir titizlikle yetiştiren, büyük bir misyonu üstlenen, vizyon sahibi karizmatik bir lider olduğunu dost ve düşmanlarına kabul ettiren, örnek alınması gereken tarihi bir liderdir. O; ölümüyle 28 Şubat sürecine son veren, gizli ve acık kalan taraflarını millete anlatan, devlet ile milleti kaynaştırarak, “Yaşanabilir bir Türkiye’nin, Yeniden büyük Türkiye’nin, Yeni bir Dünyanın” nasıl kurulacağını göstererek, ilkeleriyle aramızda yaşayacak olan, milli ve manevi değerlere önem veren bir liderdi. O; partiler üstü fikirleriyle, İslam dünyasında ve ülkemizde çığır açan, bu yönüyle ülkemizin her kesiminden ve dünyanın 67 ülkesinden cenazesine katılan, dünyanın her tarafında gıyabında cenaze namazları kılınan, gönüllerde yer alan takva ehli bir liderdi. O; yaşadığı dönemde hiç kimsenin söylemeye cesaret edemediği sözleri söyleyen, kimsenin yapmaya cesaret edemediği, milletin ana damarı olan İslami değerleri, hiç kimsenin burnunu kanatmadan, ustalıkla ve cesurca siyaset meydanına taşıyarak, İslam dünyasında yaşanan kanlı ayaklanmalardan, ülkemizi ve Müslümanları korumasını becerebilen ferasetli bir lider olarak anılacaktır, O; Yüce Allah’ın rızasına uygun olmayan işleri yapmaktan korkan, Yüce Allah’ın emirlerine karşı gelen yaratılmışların hiç birinden korkmayan, tedbiri elden bırakmayan, kadere inanan Yüce Allah’a son derece tevekkül eden, mağlubiyeti asla kabul etmeyen, Hakkı üstün tutan bilge bir liderdi. O; Batının değerlerini çok iyi bilen, bu değerlerin insanlığa, özelikle İslam dünyasına verdikleri zarara karşı, İslami değerleri öne çıkararak batılı değerlerle mücadeleye girişen, batılı değerlerden şuursuzca himmet bekleyen insanları aydınlatmaya çalışan, kesbi ve Vehbi ilme sahip olduğuna inanılan, tavizsiz inanç abidesi bir liderdi. O; Siyasete girmesiydi, Anadolu’nun fakir evlatları, bugün ülkenin yerel ve genel yönetimlerinde ve diğer sahalarda söz sahibi olamayacaktı. Siyasete taşıdığı insanları daima ‘meşru’ zeminde tutmaya başaran ileri görüşlü ve partiler üstü bir lider olmasının yanında iyi bir aile reisi, İman etmiş insanların hepsine hakkını helal edecek kadar merhametli bir liderdi O; MNP ile Bismillah diyerek yola çıkmıştır. 42 yıl sonra Saadet Partisinin Genel başkanı olarak bizlere selamlarken, benden buraya kadar diyerek, Saadetle tamam inşallah temennisiyle milletiyle vedalaşmıştır. Evet dostlar, Hocamızın özeliklerini saymakla bitiremeyiz, bu makaleyi yazarken, yüreğinden kurşun yemiş gibi acı çektiğimi ifade etmek isterim. Akan gözyaşlarımı silerken, aklıma sahabe-i kiram geldi. Onlar Peygamberimiz Hz Muhammed’in (sav) ayrılığına nasıl dayandılar. Hz. Ömer “kim Hz. peygamber’in (SAV) öldüğünü söylerse, kafasını uçururum” diyordu. Hz. Ömer’in yüreği bu ayrılığa dayanamıyordu. Sahabe sesiz ve derin bir üzüntü içinde idi. Kıymetli milli görüşçüler! Bizlerde aynı şekilde gerisin geriye dönmeden yolumuza devam etmeliyiz. Yol üstündeki iç ve dış engelleri birlikte kaldırmalıyız kul’a kul değil hakka kul olmanın şuuruyla hareket etmeliyiz. Dış şer güçlerin yaptıkları Hocamıza hız verirken, içtekiler ne yapıyordu. Bu güzel insana niçin eziyet yapıldı neden yasaklandı, hangi sebeplerle mahkûm edildi. Soruyorum sizlere, kendisini yolcu etmek için dünyanın her tarafından gelen milyonlarca sevenini gördükçe vicdanlarınız sızladı mı? Yaptıklarınızdan ve yazdıklarınızdan dolayı müsterih misiniz? Alaettin KÖKSAL/KOCAELİ 16-04-2011 |