|
Mehmet Akif ve Eğitim
![]() 30 Aralık 2011 Cuma Saat 10:58
![]() İstiklal Marşı Şairi Merhum M. Âkif ERSOY’un 75. Ölüm yılı dolayısıyla, bugünkü yazıyı O’na ayırdık. Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz… İstiklal Marşı Şairi Merhum M. Âkif ERSOY’un en önemli problemi insandır. Bundan dolayıdır ki, O, sanatını hep insan üzerine inşa etmeye çalışmıştır. Sanatını insan üzerine inşa etmeye çalışan Âkif, yaşadığı dönemdeki Türk Eğitim Sistemi ile ilgili hedeflerin ne olması gerektiği konularında bize yol gösteren mısralar yazmıştır. Çünkü O, her şeyden önce eğitim ile edebiyatın sıkı bir ilişkisi olduğunun bilincindedir. O dönemde çağdaşları sanatı sanat için icra ederken, O, sanatı toplum için bir araç kabul ediyordu. Yaşadığı dönemde milletin en çok muhtaç olduğu birlik ve beraberliği, ideal birliğini tesis etmek amacında olan Akif, en önemli araç olarak edebiyat sanatını kullanır. O, sanatı insanımızın nasıl yaşaması ve nelere inanması gerektiği konusunda yardım etmek için bir vasıta olarak kabul eder. Âkif’in eğitime ilişkin görüşlerini, İslâm’ın eğitime ilişkin görüşleri olarak değerlendirmek gerekir. Nitekim O, “Hakk’ın Sesleri”ne Kur’an ayetlerinin meallerinden örneklerle başlamaktadır. İşte bunlardan biri: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Olmaz ya… Tabii biri insan biri hayvan!” (Safahat: 215) İslâm’da bilenlerle bilmeyenlerin eşit sayılamayacağı Kur’an’da açıkça ifade edilmektedir. Âkif’in bilime ve bilmeye verdiği değerin temel dayanağı da budur. Âkif, bu inancın gerektirdiği bir anlayışla eğitim düşüncesini geliştirip, millete tebliğini buna göre yapmıştır. Kur’an’da 750 kadar ayetin bilimle ilgili oluğu akla getirilirse, İslâm’ın bilime verdiği önem daha iyi anlaşılabilir. İçinde yaşadığımız çağ, “bilgi çağı” olarak adlandırılmaktadır. Bilgi çağında bilmenin ve bilimin çok daha önemli bir meta olacağı aşikârdır. Âkif’in bilgi çağından haberi olmaması, onun bilmeye ve bilime önem vermemesine sebep olmadı. Çünkü O’nun en önemli derdi “cehaletle mücadele” idi. Dünya durdukça cehalet insanlığın düşmanı olmaya devam edecektir. Bir tarafta bilgiyi yeniden tanımlayan, onu yeniden anlamlandıran bir dünya, bir tarafta da bilgiden nasibini almamış bir dünya… Biz bu dünyalardan hangisine mensup olacağız? Esas soru budur. Âkif’in de derdi bu idi… “Felaketin başı, hiç şüphe yok cehaletimiz!” (Safahat 281) Âkif, yaşadığı o buhranlı dönemde toplumun bir cehalet içinde yaşadığından yakınmakta, bu cehaletin nelere mal olduğunu çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermektedir. İnsanımızın cahilliğinin onda ne din, ne dünyalık, ne de din bıraktığını haykıran ÂKİF, özellikle din ile cehaletin bir arada bulunamayacağına vurgu yapıyor. “Allah’tan utanmak da olur ilim ile”. (Safahat 281) Âkif, bilimsel yetersizliğin kaynağı olarak okulları görmektedir. Toplumda büyük bir cahillik söz konusu ise, bunda elbette en önemli sorumlu okul kabul edilecektir. Okullarla ilgili şu mısralar, bizi yeterince ışık tutacak göçtedir: “Okumadan ne haber? On para etmez fenler, Ne bu dünyada soran var, ne de ukbada(Öte dünya) geçer(Safahat 168)” Günümüz eğitim anlayışının en önemli ilkelerden biri, “hayatilik” ilkesidir. Bu ilke, öğretim programlarının hayatta işe yarayacak bilgilerden oluşması gerektiğine dikkat çeker. Eğer okunan bilgiler, hayatımızı kolaylaştıracak türden bilgiler değilse, “on para etmez” bilgiler haline gelirler! Bugünkü eğitim sistemimizin durumunu bu vesile ile bir daha gözden geçirmekte yarar vardır. “Safahat” bütün öğretmenlerin başucu kitabı, öğrencilerin de keyifle okuyabileceği bir eser haline getirilebilirse, eğitimin kalitesinde önemli mesafeler alınabilecektir
|