Yrd.Doc.Dr.Mehmet OKUTAN
drmokutan@hotmail.com
Referandum 2010'a Dair
28 Temmuz 2010 Çarşamba Saat 14:28

İşimizi gücümüzü bırakıp, referandum veya halk oylaması ile meşgul olmak,  gelişmemişliğin bir göstergesi olsa gerek!

Referandumla ilgili olanların büyük bir bölümü, referandumun içeriğinden bile haberi yok! Örneğin, vatandaşa soruyorlar, “Niye evet diyeceğini biliyor musun? Değişiklikte neler olduğunu biliyor musun? Cevap: “Bilmiyorum, ama hayır diyeceğim”. Ya da, “Bilmiyorum, ama evet diyeceğim”. Sonuçta içeriğini bilmeden, bilgi sahibi olmadan, fikir ve hüküm sahibi olmak gibi bir garip duruma düşüyoruz, maalesef…

Her şeyin değiştiği bir dünyada anayasanın değişmesi de çok doğal bir olaydır. Üstelik 12 Eylülün ürünü olan şimdiki Anayasa’nın değişmesi gerektiğini her kesimden yetkili-yetkisiz kişiler, 30 yıldan beri dillendiregeliyorlar. İş başa düşünce, birden bire değişmeden geri atmanın açıklaması olamaz!

Mevcut Anayasa’ya hayır dediğim gibi, bu anayasanın sivil bir anayasa ile değişmesi gerektiğini de savunuyorum. Öncelikle mevcut anayasanın giriş kısmında “Kutsallığı ileri sürülen bir devletten” bahsediliyor olması bile, yeni bir anlayışa ne kadar ihtiyaç duyduğumuzun işareti olarak yeterlidir. Devletleri kutsallaştırırsak, onların değişimini de engellemiş oluruz ki, o zaman gelişme ve ileriye gitme gibi yeni oluşumların önünü tıkamış  oluruz. 1982’de tümüyle “hayır” dediğim bir anayasanın, herhangi bir değişikliğe uğraması için, bütün fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini de önemsiyorum.

“Anayasa değişikliği, halkın ihtiyacı olan işsizlik sorununa çare olabilecek mi?” gibi doğru mantıkla oluşturulmuş soruların hiç önemi yoktur. Çünkü “özgürlükler” bazen “işten, ekonomiden” daha önemlidir. Anayasa değişikliğinin halkın özgürlüklerinin önünü açıcı bir özelliği varsa, bu durum desteklenmelidir, diye düşünüyorum.

Elbette ki, şu andaki değişiklikler ideal değildir; ideal olan bütün toplumun mutabakatı ile yapılan yeni bir anayasadır. Ama “ya hep, ya hiç” mantığı “ “pozitivist” bir anlayışın ürünü  olup,  red edilmelidir. Çünkü doğrunun tek olmadığı, aklın yolunun da bir olmadığı bir anlayışın egemen olduğu bir dünyada, böyle bir yaklaşımın bilimsel bir yaklaşım olmadığını biliyoruz.

Sonuç olarak, anayasa değişikliğinin içeriğini okumadan “evet” ya da “hayır” demenin bilimsel bir tutum olamayacağını söylemek gerekir.  Gerekçesi açıklanamayan bir tutumun da kimseye bir fayda sağlamayacağı açıktır.

Herşeyin hızla değiştiği bir dünyada, devletin yönetim yaklaşımlarının da değiştiğini görmek, bu referandum için bilinçli karar verebilmemize katkı sağlayabilir. Herşeyin değiştiği bir dünyada, 30 yıl önceki “devlet merkezli  yönetim” ile ülkeyi yönetmenin  güç olduğunu herkesin görmesi gerekiyor. Günümüzde artık “insan merkezli yönetim”in egemen olduğu bir yönetim anlayışı geçerli ve bu halk oylamasının az da olsa böyle bir yönetim anlayışına fırsat verebileceğini düşünüyorum.